The Invisible Man

Başrolünde Elisabeth Moss’un olduğu, Leigh Whannell’ın yazıp yönettiği The Invisible Man (Görünmez Adam) filminin eleştirisi.

Yönetmen: Leigh Whannell
Yıl: 2020
Tür: Bilimkurgu, Gizem, Gerilim
IMDB: 7.5
Süre: 124 dakika
Puan: ★★☆☆☆
Elisabeth Moss - The Invisible Man, 2020

Leigh Whannell’ın yazıp yönettiği The Invisible Man (Görünmez Adam), kendisini istismar eden erkek arkadaşından kaçan ve ilişkinin yarattığı travma ile mücadele eden bir kadının görünmez bir adam tarafından takip edilmesini anlatıyor. Cecilia Kass (Elisabeth Moss), optik alanında çığır açan buluşlara imza atan, milyoner Adrian Griffin (Oliver Jackson-Cohen) tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı evden kaçarak çocukluk arkadaşı James Lanier’in (Aldis Hodge) evine yerleşir. Burada korkularının ve tedirginliğinin üzerinden gelmeye çabalayan Cecilia, intihar ettiği söylenen eski erkek arkadaşının aslında yaşamakta olduğu ve teknolojinin nimetleri sayesinde görünmez olarak kendisini taciz etmeye devam ettiği kanısına varır. Cecilia’nın bu garip iddiasına en yakınında olanlar dahi inanmakta güçlük çeker.

Whannell’in filmi, kontrol ve sömürü içeren toksik ilişkilerin travmatik sonuçlarına bakan ve ilişkideki kadının mağdurluktan aktörlüğe dönüşümü üzerine düşündüren bir film. Film, “gaslighting” denen, birisini kendi akıl sağlığından şüphe edecek noktaya getirme durumunu mercek altına alıyor. Eski sevgilisi tarafından manipüle edilen Cecilia, hikaye ilerledikçe, söylediklerinin en yakınında olan insanlar için bile inandırıcı olmadığını fark ediyor. Yer yer Cecilia’nın kendisinden şüphe ettiğini de görüyoruz. Cecilia’nın yaşadıklarının gerçek mi yoksa hayal ürünü mü olduğu konusunda seyircinin ikilemde kalması, bu bakımdan seyircinin hikayede bir taraf haline getirilmesi bence filmin en değerli ve akılda kalıcı tarafı.

Film psikolojik gerilim olarak tutarlı olsa da, bilimkurgu alanında zayıf kalıyor. Lan bu nasıl CGI? Terminator 2: Judgment Day’e gönderme olarak kötü CGI tercih edilmiş diyeceğim ama, 30 yıl önceki teknolojinin de gerisinde kalan, neredeyse gülünç düzeyde bir sonuç elde edilmiş. Ayrıca, görünmez olan kişi neden dövüş sanatlarında siyah kuşak sahibine dönüşüyor, anlamış değilim. Görünmezlikle fiziksel güç arasında nasıl bir ilişki kurulmuş mantık ermiyor. Bunlardan belki daha önemli olan bir eksiklik, narsisist bir deha, insanların zayıflıklarını tespit etmede uzmanlaşmış manipülatif ve kontrolcü birisi olarak tanıtılan Adrian Griffin’ın, aynı zamanda, yer aldığı sahnelerde hiçbir ikna kuvveti olmayan, zeka belirtisi göstermeyen, insan ilişkilerindeki becerisi bir çocuğunkiyle aynı seviyede olan bir karakter olarak resmedilmesi. Güce ve paraya bolca sahip olan Griffin’in Cecilia’ya olan takıntısının gerekçesi de inandırıcı değil.

Aldis Hodge, sevimli, fedakar ve kaslı dost rolünde iyi bir oyunculuk sergiliyor. Başroldeki Elisabeth Moss’un çok başarılı oyunculuğu maalesef filmi bir yere kadar izlenebilir kılıyor.

Sinemap Bülteni

Sinemap’ın haftalık bültenine abone olmak için emailinizi girin.